Halikarnas Balıkçısı ne güzel söylemiş ‘’Bir gün güneş eridi ve zeytinyağı oldu.’’ Bu enfes, tadına doyulmaz güzellikte, her damlası sağlık ve lezzet ile ışıldayan altın sıvı mutfağımızın vazgeçilmezi olmuş. Son zamanların sağlıklı beslenme modası değil sözünü ettiğim, bu öyle bir lezzet ki binlerce yıldır bu topraklarda yaşayan herkesin sofrasına tat vermiş, güzelliğine güzellik katmış… Güzel Urla’mız, zeytin – zeytinyağı üretiminde tarihsel önemi yadsınamaz ölçüde değerli bir geçmişe sahip. Sanki tarih, 4500yıllık zeytinyağı fabrikası ve dev zeytin ağacı gövdeleri ile Urla’nın mutfak kültürünün lezzetine lezzet katmak için destek vermiş. Zeytinyağı, yöremizde yetişen birbirinden lezzetli otlar ile birleşince mutfaklarımızın vazgeçilmesi haline gelmiş.
Sebzeler, ot haşlamaları, ot kavurmaları, börekler, ot ve balıklar zeytinyağının vermiş olduğu tatla muhteşem bir lezzet kazanmış. Geçmişte uzun yıllar Rumlar ve Musevilerle bir arada yaşamış olan Urlalılar komşuluk ilişkileri çerçevesinde onlardan çok çeşitli yemek türleri de öğrenmiş. Böylece farklı kültürlerin etkisinde lezzetine doyum olmaz yemekler zenginleştirmiş sofraları. Bazen yemek aynı olsa da farklı pişirme yöntemleri uygulanmış. Mesela salyangoz; daha çok Rumların yapmış olduğu bu yemek için Museviler tereyağını tercih ederken Urlalılar zeytinyağı ile pişirmeyi tercih etmiş. Birçok insanın ’’Ihhh!’’ dediğini duyar gibiyim. Denemeden karar vermeyin derim ben, pek çok ülkenin ancak lüks restoran menülerinde rastlanabilen salyangozun muhteşem lezzetini Urla’da tadabilirsiniz. Sonbaharın ilk yağmurları ile çıkan salyangozların ve ilkbaharda hayata merhaba diyen otların öyle çok zeytinyağı ile yapılan lezzetli tarifleri var ki. Ne yazık ki bu lezzetler günümüzde hızlı bir tüketim çılgınlığına kapılmış toplumumuzda pek rağbet görmemekte. Kültürümüzde, tarihimizde uzun yıllardır var olan damak tatlarımızı, güzel yemeklerimizi korumak ve tanıtmak için çalışmalar var elbette. Fakat yeterli değil gibi görünüyor. Bu yüzden gelecek nesillere bu mirası bırakmak için zeytinimize, zeytin ağacımıza, lezzetli otlarımıza sahip çıkmalıyız ve çocuklarımıza bu lezzetleri tanıtmalıyız.
Kısacası diyorum ki, otların ve bunlarla yapılan geleneksel yemeklerimizin, değerli lezzetlerin kaybolmamasına, korunmasına, gelecek nesiller adına mutfak kültürümüzü yaşatmaya ve tanıtmaya çalışmak lazım. Özellikle lezzet ve sağlık konusunda zeytinyağının önemini bıkmadan usanmadan anlatmalıyız. Her zaman dediğim gibi Urla’ya yemeğe davetlisiniz…
[trx_image url=”http://www.hayalbahceden.com/wp-content/uploads/2017/09/BAHRİYE-İPLİKÇİ.png” title=”Bahriye İPLİKÇİ” align=”left”] Bahriye İplikçi, 1971 yılında Manisa Ahmetli’da doğmuştur. Ahmetli Lisesi Edebiyat Bölümü’nden mezun olan İplikçi; 1994 yılında Urla’ya yerleşmiştir.
10 yıl Urla’nın Yarımada yerel gazetesinde köşe yazarlığı yapmıştır. “Vourla’dan Urla’ya” adlı hikaye kitabını, “Annemin Ot Sepeti” adında araştırma kitabını yazmıştır.
Halen “İzmir İzmir Kent Kültürü ve Sanat Dergisi”nde köşe yazarlığı yapmaktadır.